![]() |
||||
2x19
:: DOD KALM |
||||
SAHNE 1 NORVEÇ DENİZİ, 65 DERECE ENLEM 8 DERECE BOYLAM ('925' adlı kurtarma botu denize indirilir ve gemiyi terk etmeye hazırlanan
mürettebatın KAPTAN BARCLAY: Bu bir isyan! TEĞMEN HARPER: Hayır efendim. Bu bir ölüm kalım mücadelesi. KAPTAN BARCLAY: Bizim için gelecekler! Yardım gönderiyorlar! TEĞMEN HARPER: Buraya vardıklarında, çok geç olacak. Aslında şimdi bile çok geç olabilir. KAPTAN BARCLAY: Bunu yapma! (Kaptan silahını yardımcısına doğrultur) Bu bir emirdir! TAYFA: (kurtarma botundan) Teğmen Harper? TEĞMEN HARPER: Kaptan Barclay, isterseniz beni vurabilirsiniz, ama diğerleri
gibi burada yok (Teğmen trabzanın üzerinden atlayarak kurtarma botuna iner. Kaptan silahını indirir.) TAYFA: Haydi gidiyoruz! SAHNE 2 18 SAAT SONRA (Lisette gemisinde, geminin kaptanı ve ikinci kaptan karşılıklı blackjack oynamaktadırlar.) LISETTE KAPTANI: Bir kağıt daha istiyorum. (Radar ötmeye başlar. Radara bakıp tam önlerinde bir botun bulunduğunu görürler.) LISETTE IKINCI KAPTAN: Sanki sürükleniyor gibi gözüküyor... LISETTE KAPTANI: Hmmm ... Üzerine doğru gidiyoruz. (telsize doğru) Burası
Lisette, Kanada (Güvertede, el feneriyle karanlık denizi tararlar. Bir kurtarma botu
görürler, KURTARMA BOTUNDAN GELEN SES: Hey! Merhaba, buradayız. LISETTE KAPTANI: Size ip atıyoruz, yakalayın, sizi gemiye çekeceğiz. (İpi atarlar, bottaki biri ipi yakalayıp bota bağlar. Kaptan ve yardımcısı
onları çekerken, LISETTE KAPTANI: Herkes iyi mi? Yaralı var mı? (Her biri aşırı yaşlanmış bir grup adam görürler. En önde, teğmen üniforması
giyen adam,
BETHESDA DONANMA HASTANESI, BETHESDA, MARYLAND (Scully asansörden iner ve Mulder ile karşılaşır.) MULDER: Scully. Geldiğin için sağol. SCULLY: Nedir bana telefonda söyleyemediğin acil mesele? MULDER: Zaman kaybetmek istemedim. USS Ardent, donanma destroyeri, Kuzey Atlantik'te tam 42 saattir kayıp durumda. SCULLY: Kayıp mı? MULDER: Evet. Ne telsiz teması olmuş ne de herhangi bir sinyal alınmış. SCULLY: Sen şimdi koca bir geminin ve tüm mürettebatının bir anda yok
olduğunu mu MULDER: Aslında geçen geceye kadar böyle görünüyordu. Kanadalı bir balıkçı
gemisi 18 kişiyi SCULLY: İyi, onlar olanları anlatmış olmalı. MULDER: Kurtulanlardan sadece biri hala hayatta. Sıkı güvenlik altında ICU'ya getirildi. SCULLY: Nesi varmış? MULDER: Bunu senin bana söyleyebileceğini umuyordum. (koridorun sonunda
kapıda nöbet SCULLY: Mulder, nasıl... MULDER: İşin bittiğinde ofisimde görüşürüz. Teşekkür ederim. (ayrılır) (Hastane odasında, aşırı yaşlı görünümlü bir adam solunum makinesine
bağlı yatmakta ve SCULLY: Affedersiniz, bu teğmen Richard Harper mı? HEMŞİRE: Kol bandı öyle olduğunu söylüyor. SCULLY: Ve kesin olarak teşhis edildi mi? HEMŞİRE: Bütün askeri personelin parmak izi alınır. Tüm kayıtlar iki kere kontrolden geçti. SCULLY: Öyleyse burada bir hata olduğunu düşünüyorum. Elimdeki rapora göre, Teğmen Harper 28 yaşında. (hemşire hiçbir şey söylemeden yürüyüp gider) Neden bu hasta üzerinde sistemli bir inceleme yapılmadı? (Scully'nin arkasında, bir doktor odaya girer.) DR. LASKOS: Benim tedavi yöntemlerimin sizin onayınızı gerektirdiğini
bilmiyordum. (Scully doktora rozetini gösterir, doktor inceler.) SCULLY: Bana burada neler olduğunu söyler misiniz? Bu adamın başına
gelenleri nasıl DR. LASKOS: Bu izin belgesi geçersiz. Bunu nereden aldınız? Kimsiniz? SCULLY: Ben doktorum ve diğer kurbanların otopsi raporlarını görmek istiyorum. DR. LASKOS: Buna ayıracak vaktim yok. Hastamın dosyasını bana geri verin
ve sizi (Scully bir an tereddüt eder, sonra dosyayı verip odadan çıkar.)
MULDER'IN OFİSİ (Scully geldiğinde Mulder birtakım fotoğrafları incelemektedir.) SCULLY: Burada çok garip şeyler oluyor Mulder. MULDER: Teğmen Harper'ı görmene izin verdiler mi? SCULLY: Evet, birini gördüm, ama gördüğüm teğmen miydi değil miydi... MULDER: Nasıl yani? SCULLY: 90 yaşında görünüyordu. Yarım asır yaşlanmış gibi. Şaşırmış gibi görünmüyorsun. MULDER: Sana bir şey göstermek istiyorum Scully. (onu üzerinde raptiyelerle
yerlerin (Haritada Norveç Denizi üzerinde kaybolan gemilerin rotalarının kesiştiği,
daire içine SCULLY: Başka bir Bermuda üçgeni mi? MULDER: Teğmen Harper'ın durumuna bakarsak, daha çok zamanda bir kırılma gibi. SCULLY: (kaşlarını çatarak) Zamanda kırılma mı? Ne diy... MULDER: Philadelphia Deneyi hakkında bir şey biliyor musun? SCULLY: Hmm, bu bildiğim kadarıyla, İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş
gemilerini MULDER: Yalnız, bu bilim adamlarından hiçbiri Los Alamos'a gitmedi. SCULLY: Nereye gönderildiler? MULDER: New Mexico, Roswell'e. SCULLY: Philadelphia Deneyi'nin uzay teknolojisi kullandığını mı iddaa ediyorsun? MULDER: Roswell New Mexico'daki UFO kazasından 9 ay sonra, USS Eldridge
gemisi sadece SCULLY: Mulder, zaman ve mekan kavramlarını hiçe saymadan böyle bir şey mümkün değil. MULDER: Bu fizikçiler dünya üzerinde karadelikleri manipüle etmek istemiş olabilirler. SCULLY: Karadelik mi? MULDER: Zamanın pozitif ya da negatif ivmeye sahip olduğu portallar.
Bahse girerim SCULLY: Yani Teğmen Harper'ın başına gelen bu mu? MULDER: Yakında öğreneceğim. 8:30 Norveç uçağına yer ayırttım. SCULLY: Skinner biliyor mu? MULDER: Skinner'a raporumu teslim etmeden kendime 24 saatlik bir avans
veriyorum. SCULLY: (haritaya dönüp bakarak) Seninle geliyorum. Eğer gördüğüm gerçekten
TILDESKAN LIMANI, NORVEÇ (Denizcilerin olduğu kalabalık bir barda, Mulder ve Scully bir kaptanla
konuşmaktadırlar. MULDER: 5'te 0. SCULLY: Ne oluyor Mulder? Neden bu kadar korkuyorlar? Babam hayatının
büyük bir bölümünü (Yan masada oturan bir adam konuşarak yaklaşır.) TRONDHEIM: Brooklyn zaten sizi oraya götüremezdi. Daha Lofoten Basin bölgesini geçebilmek için bile buza dayanıklı kategoride bir gemi gerekir. Adım Trondheim - Henry Trondheim. Aradığınız gemi Zehar'dır. 50 tonluk, çift zırhlı bir gemi. Benim gemim. SCULLY: Sen Amerikalısın. TRONDHEIM: Pensacola'da doğup büyüdüm. Orada charter işleri yapıyorum. Birkaç turistten karnımı doyuruyorum. MULDER: Beerenburg'un doğu tarafındaki deniz için ne düşünüyorsun? TRONDHEIM: Yılın bu zamanlarında, tek gidiş en az 10 saat sürer. MULDER: Daha önce gittin demek? TRONDHEIM: Birkaç kere. En iyi balık avını o bölgede yapmıştım. SCULLY: Neden herkes oraya gitmekten korkuyor? TRONDHEIM: Efsanelerden. Hikayeler uyduruyorlar. SCULLY: Ne gibi hikayeler? TRONDHEIM: Dev bir taş gökten inip buzun üstüne çakılmış. SCULLY: Meteor mu? TRONDHEIM: Şeytani tanrı. Uzak durmakla ona tapınıyorlar. Neyse, orada
tam olarak MULDER: Birkaç şey. Sen ne kadar iyisin? TRONDHEIM: Başka kimsenin seni oraya götürmeyeceğini hesaba katarsak, elde edeceğinin en iyisiyim. MULDER: Ne zaman yola çıkabiliriz? TRONDHEIM: Fiyat konusunda anlaştıktan hemen sonra. (Mulder başını sallar.) (Zehar gemisiyle yol almaktadırlar. Hava karanlık, ortamda yoğun sis
vardır. Trondheim SCULLY: Daha mı iyisin? MULDER: Ahhh ... Babanın mirasına sahip olduğun için şanslısın. SCULLY: Ne? MULDER: Denize alışkın olma mirasına. SCULLY: (gülümseyerek) Oh. MULDER: (Trondheim'e) 12 saat oldu. Bize 10 saat süreceğini söylemiştin. Neler oluyor? TRONDHEIM: Dediğim gibi, görüş mesafesi çok az. Bu kadar yoğun sis hiç görmemiştim. MULDER: Varmamıza daha ne kadar var? TRONDHEIM: Aslında, tam istediğin yerdeyiz. Hatta aradığın şeyi bulduğumuzu
düşünüyorum. (Radar belirip kaybolan bir sinyal göstermektedir. Halverson sisten
çıkan bir geminin HALVERSON: Kaptan! [Norveççe bağırır] (Trondheim gemisini geri vitese takar ama hala hızla yaklaşmaktadırlar.) TRONDHEIM: Çarpacağız! (Gemiler çarpışır ve dördü de öne doğru yığılırlar.) TRONDHEIM: Halverson! Gövdedeki hasarı kontrol et! (Dördü şimdi güvertededirler.) TRONDHEIM: Anlamıyorum, aradığınız şey bu mu? MULDER: USS Ardent, destroyer eskort gemisi. TRONDHEIM: Tamam ... iyi de ne yapacaksınız onunla? Bu, bir hayalet gemi. Yani şu paslara baksanıza. Bu harabeye 20 - 30 yıldır kimse ayak basmamış. (Mulder geminin "U.S.S. Ardent, 1991" yazılı amblemini bulur. Amblem paslanmış ve güçlükle okunmaktadır.) MULDER: Scully. (Scully yanına gelir) Önce mürettebat bölmelerine bakalım. (Aşağı mürettebat kamaralarına inerler. Birkaç cesetle karşılaşırlar,
hepsi aşırı yaşlı SCULLY: Mulder. Sanki mumyalanmış gibiler. MULDER: Uzun süre önce ölmüşe benziyorlar. SCULLY: Şu garip madde dışında. (Scully bıçağıyla ölü adamın üstündeki beyaz kabuktan biraz örnek kesmek
ister, ancak SCULLY: Neydi bu? MULDER: Motor. TRONDHEIM: Gemim! (Güverteye koşarlar.Zehar'ın, Ardent gemisinden uzaklaşmakta olduğunu görürler.) TRONDHEIM: Hayır! Benim gemim o! MULDER: Hey! TRONDHEIM: Benim gemimi alıyorsunuz! MULDER: Hey! TRONDHEIM: Hey! (çok üzgün bir halde, Mulder'ı yakasından tutar) O benim gemim! (Halverson elini Trondheim'in omzuna koyar ve Norveççe konuşur. Trondheim, Zehar karanlık ve siste kaybolurken Mulder'ın yakasını bırakır.)
(Mulder ve Scully Ardent gemisinin köprüsündedirler. Mulder telsizin
ayarını yapmaya SCULLY: Olmuyor. MULDER: Tamam. (bir ayar daha yapar) Bir daha dene. SCULLY: Yok. Sorun nedir? MULDER: Bu her şeyi kaplayan madde telsizi de bozmuş. SCULLY: Yani acil durum sinyali bile gönderemiyoruz. (Trondheim'in gelişiyle Mulder ayağa kalkar.) TRONDHEIM: Motor öyle paslanmış ki, neye benzediğini bile söyleyemezsiniz.
Daha önce SCULLY: Bu arada, telsiz de bozuk. TRONDHEIM: Biri bana burada neler olduğunu söyleyecek mi? (Ne Scully cevap verir, ne de Mulder) Bana bakın, o gemi sadece benim ekmek teknem değil, benim yaşamımın ta kendisiydi. Düzgün bir cevap almaya hakkım var. MULDER: Burada gördüklerimizin bir tür askeri deneyin sonucu olması muhtemel. TRONDHEIM: Askeri deney mi? MULDER: Maddenin zaman içinde ivmeli bir modda hareket ettiği, yapay bir zaman bandı. TRONDHEIM: Anlayacağım dilde söyle. MULDER: Zaman hızlandırılmış olabilir. TRONDHEIM: Doğru. Bu en az Halverson'un "gökten taş düştü..." demesi kadar delice. MULDER: Gemi... Gemi 1991'de denize indirilmiş. Bu kadar pas oluşumunu
ve aşağıdaki TRONDHEIM: (Scully'e) Bunları yutmuyorsun değil mi? (Scully'nin cevap vermesine fırsat kalmadan, bir çığlık duyarlar. Üçü
de hızlıca olay MULDER: Ne oldu? SCULLY: Kafatası parçalanmış. TRONDHEIM: Kim yaptı bunu? Halverson! (Uzaktan gelen başka bir ses daha duyarlar. Trondheim Halverson'un cesedinin
başında MULDER: Kimsin sen? KAPTAN BARCLAY: Kaptan Barclay. USS Ardent'ın yetkili subayı. (Sonra, Mulder Barclay'e musluktan bir bardak su verir.) MULDER: Al bakalım. (Barclay suyu titreyen iki eliyle tutarak içer.) SCULLY: Kaptan Barclay, seyir defterinize göre, yönlendirme sistemi
devre dışı KAPTAN BARCLAY: O, o, sisin içinden çıkıp geldi. Gecenin ortasında. Ateş gibiydi. SCULLY: Neler olduğu hakkında bir fikriniz var mı? KAPTAN BARCLAY: Elektrikler kesildi. Her şey durdu. Her şey. Deniz bile.
Hatta rüzgar TRONDHEIM: (gülerek) O sarhoşun teki. Sarhoş! Halverson'u da o öldürdü.Cehenneme kadar yolu var, yalanlarını dinlemek zorunda değilim! KAPTAN BARCLAY: Yalancı değilim ben. Hepsi oldu, önce adamlarımdan birkaçı, sonra hepsi. SCULLY: Ne oldu? KAPTAN BARCLAY: Zaman kayboldu. (Barcley hışırtıyla nefes alırken, Mulder ve Scully birbirlerine bakarlar.) SCULLY: Tamam kaptan. Siz rahatınıza bakın. Size yardım etmek için elimizden
geleni KAPTAN BARCLAY: Ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey yapamazsınız. 35 yaşındayım ben. (Mulder, Scully'i yalnız konuşmaya davet eder.) MULDER: Halverson'u onun öldürmüş olmasına imkan yok. SCULLY: Evet, sana bu lonuda hak veriyorum. Halverson'u öldüren darbe
belli bir güç MULDER: Bu da demek oluyor ki gemide başka biri daha var. (Ertesi sabah, üzgün Trondheim Halverson'un cesedini denize gömmeye hazırlanmaktadır.) TRONDHEIM: İyi bir yardımcıydın. Beni yalnız bıraktın ve görevini yaptın. (Trondheim Norveççe birkaç kelime söyler, ardından Halverson'un cansız
vücudunu denize MULDER: Yere bırak! Boruyu yere bırak! Bırak onu! (Adam teslim olur. Trondheim ayağa kalkar ve boruyu uzağa tekmeler. Sonra adamı boğazından yakalar.) TRONDHEIM: Yaptıkların için seni öldürebilirim. MULDER: Geri çekil, Trondheim! TRONDHEIM: O, Halverson'u öldürdü! MULDER: Neler olduğunu öğrenebilmemiz için tek şansımız o olabilir.
Baksana, bak, (Trondheim adamı bırakır.) TRONDHEIM: Adı Olafsson. MULDER: Onu tanıyor musun? TRONDHEIM: Gildeskal'deki herkes onu tanır. Korsan balina avcısı, aranan
bir suçlu. MULDER: Buraya nasıl geldiğini sor ona. (Trondheim Olafsson'a Norveççe bir soru sorar. Olafsson'un ters cevabı,
Trondheim'un ona MULDER: Onu daha sonra sorgularız. Scully'i yalnız bırakmak istemiyorum,
başkaları (Olafsson, Trondheim ve Mulder geri dönüp Scully'ye katılırlar. Trondheim
Olafsson'a MULDER: Sanırım Halverson'ı kimin öldürdüğünü bulduk. TRONDHEIM: Mulder olmasaydı beni de öldürecekti. SCULLY: Geminin seyir defterine göre, dört Norveçli denizci gemileri batınca kurtarılmışlar. TRONDHEIM: Kesin Olafsson'un adamlarıdır. Gemimi alıp, onu burda bırakmışlar. Birbirinin boğazına yapışan köpekler gibi. MULDER: Belki kaptana birkaç soru daha sormalıyız. SCULLY: Mulder, Kaptan Barclay öldü. Nasıl oldu anlayamadım, 15 dakika
içinde oldu. Aynı aşağıdaki adamlar gibi. Bu hızlı yaşlanmadan öte bir
şey Mulder. Sanki tuz yığınına MULDER: Madde tuz mu yani? SCULLY: Aslında kristalli bir yapısı var, ama onun ötesinde ...? MULDER: Tamam, hepimiz çok yorulduk. Kaptanın cesedini örtelim, Olafsson'u
da bağlayıp (Birazdan, Mulder dışında hepsi uyumuştu. Mulder kronometresi sıfırlanınca,
bir masanın MULDER: Scully? SCULLY: Mmmm. Yeni dalmıştım. MULDER: Birkaç dakika daha ister misin? SCULLY: Hayır, uyandım. (Kafasını kaldırmasıyla birlikte yüzünün 20 yıl daha yaşlı gözüktüğünü görürüz.) MULDER: Scully ... (O da Mulder'ın aynı şekilde etkilendiğini görür.) SCULLY: Mulder, ne oldu sana?
(Trondheim aynaya bakmaktadır. O da yaşlanma belirtileri göstermektedir.
Mulder ve SCULLY: Zaman ivmelenmesi bir denklemdir Mulder, bir teori. MULDER: Madem öyle, teoride mümkün. Başka ne olabilir ki? SCULLY: Bu her neyse, bir zaman atlaması değil. Hiçbirimiz, direkt olarak
gemi kayıtlarında MULDER: Kanıt biziz Scully! Bize bak! Her dakika yaşlanıyoruz. SCULLY: Şimdi, bu eğer hızlı yaşlanma olayıysa, neden saçlarımız beyazlanıp dökülmedi? TRONDHEIM: (Olafsson'u göstererek) Ya ona ne demeli? Ona ne diyeceksiniz?
Neden yaşlanmıyor? MULDER: Sakin ol, Trondheim. Enerjini sakla. TRONDHEIM: (Mulder'a) Seni dinlemek zorunda değilim. Bunlar, senin yüzünden bunlar başımıza geldi. MULDER: Kimse seni kolundan tutup sürüklemedi. TRONDHEIM: Ben sizi buraya getirmek için anlaşma yaptım. Ölmek için değil. SCULLY: Mulder, serbest radikaller hakkında ne biliyorsun? MULDER: Bu bir sınav mı? SCULLY: Fazladan elektron barındıran çok reaktif kimyasallardır. DNA
proteinlerine MULDER: Yaşlanmamıza mı demek istiyorsun? SCULLY: Vücudumuzun nasıl yaşlandığı konusunda egemen olan teori bu. MULDER: Öyleyse, bir şeyin içimizde bu reaksiyonu tetiklediğini mi düşünüyorsun? SCULLY: Bu sadece bir teori. Ama ya gemi sanki meteor gibi, devasa bir
metal kaynağı (Trondheim yukardan yere kırmızı bir sıvının damladığını görür.) MULDER: Mantıklı görünüyor, Scully. Paslanmanın organik eşdeğeri erken yaşlanmaktır. TRONDHEIM: Nedir bu kahrolası şey? (Yukarı bakarlar ve borudan sıvının sızdığını görürler.) SCULLY: Kaptan Barclay geminin kanadığını söylemişti. (Mulder bir miktar sıvıyı parmak ucuyla ovalar.) MULDER: Kan değil, Scully. Pas bu. Trondheim, sen Olafsson'u gözünün önünden ayırma. TRONDHEIM: Nereye? SCULLY: Mulder. Nereye gidiyoruz? MULDER: Henüz emin değilim, ama oraya varmamız için yeterli zamanımız yok. (Mulder ile Scully geminin arkasına doğru yürürler. Mulder uzayan borulara
bakmaktadır. MULDER: Şu sarı boruyu gördün mü? Tamamen paslanmamış tek boru o. (Onlar boruyu izlerken, Trondheim ve Olafsson beklemektedirler, Norveççe
konuşmaya OLAFSSON: [Hey Trondheim, buraya gel. Sana söylemek istediğim bir şey var.] TRONDHEIM: [Senin söyleyeceğin hiçbir şeyi bilmek istemiyorum.] OLAFSSON: [Emin misin? O ikisi neden gitti sence? Ve neden seni arkada bıraktılar?] TRONDHEIM: [Ne yapmaya çalıştığını biliyorum Olafsson.] OLAFSSON: [Bana güvenmiyorsan, kendi gözlerine güven. Kaptana ne olduğunu gördün. Sadece birkaç saat sürüyor. Ama ölmek zorunda değilsin.] TRONDHEIM: [Hepimiz ölmek zorundayız.] OLAFSSON: [Bu şekilde değil.] TRONDHEIM: (kızarak) [Seni neden dinleyeyim? Katilsin sen!] OLAFSSON: [Çocuğu sadece hayatta kalmak için öldürdüm. Sen de olsan
aynısını yapardın. TRONDHEIM: [Tamam, dinliyorum. Büyük sırrını söyle bakalım.] OLAFSSON: Önce, beni serbest bırak. TRONDHEIM: [Doğruyu söylediğini nerden bilebilirim?] OLAFSSON: [Bana bak Trondheim. Sonra kendine bak.] (Mulder ile Scully, boruyu üzerinde "atık işleme deposu" yazılı
bölmeye girene kadar MULDER: Olafsson ve adamları. SCULLY: Neden buraya tıkılsınlar? (Mulder geniş bir depodan akan damlaları farkeder.) MULDER: Bu gemideki içilebilecek tek su. Biz yanıldık Scully. Sorun
su. Diğer bütün sular SCULLY: Nasıl bulaşmış? MULDER: Bir şey geminin içme suyunun olduğu tuzlu su arıtma tankına
bulaşmış olmalı. SCULLY: Pekala, eğer dediğin doğruysa, Kaptan Barclay'yi hayatta tutan içtiği viskiydi. MULDER: (tanka vurarak) Bu tanktaki su da bize yardım edebilir. SCULLY: Fazla kalmışa benzemiyor. (Geminin diğer tarafında, Olafsson paslanmış boruların yanında hareketsiz
oturmaktadır, SAHNE 8 (Tayfaların yemek odasında döndüğünde, Mulder, elinde Olafsson'u bağladığı
ip, Trondheim MULDER: Neler oldu? Onu izlemen gerekiyordu. TRONDHEIM: Bu konu hakkında fazlasıyla üzgünüm. Dikkatsiz davranmamalıydım. İyi, ne dememi bekliyorsun? Gitti, gitti işte. MULDER: (kızarak) Neler olduğunu bilmek istiyorum? TRONDHEIM: Ben de sana aynısını sorayım. Onu bağlayan sendin. MULDER: Benim düğümümde hiçbir sorun yoktu! Bu ip çözülmüş! TRONDHEIM: Sorgulanmaktan hoşlanmam. Sana bir açıklama borçlu değilim. (Trondheim Mulder'ın yanından yürüyüp geçmek ister, Mulder onu gömleğinden
yakalar. SCULLY: Trondheim! (Mulder silahını çeker.) MULDER: Bırak beni. SCULLY: Bak, burada yapılacak çok işimiz var. İkinizin de kan ve idrar
örneklerine TRONDHEIM: Ne için? SCULLY: Yaşlanmaya neden olan şeyi bulduk. TRONDHEIM: Şimdi ne var? Siz ikiniz teori dolusunuz. Önce bir şey, sonra
bir başka şey. MULDER: Sorun su, Trondheim. Bir şey tuz arındırma tankına girmiş, ama
atık sistemindeki SCULLY: Bu, Olaffson'u bu kadar zaman hayatta tuttu, belki bizde de süreci yavaşlatır. TRONDHEIM: Bu iyi haber öyleyse değil mi? Ne oluyor şimdi? (Dışarıda, gündüz vaktidir. Scully günlük tutmaktadır.) SCULLY: (dış ses) Belirtilerin ortaya çıkmasından bu yana 18 saat 45
dakika geçti. (Mulder idrar örneğini masaya koyar. Scully önceden daha yaşlı gözükse
de, Mulder iyice MULDER: Galiba George Burns'u geçtim. SCULLY: Hemen dönerim. (Scully idrar örneğini odanın ilerisinde kendi el yapımı laboratuarına
götürür. Trondheim, SCULLY: Eğer söyleyeceğin varsa söyle, arkamda böyle dolanmayı kes. TRONDHEIM: Suyun ona faydası olmuyor. SCULLY: Öyleyse belki onun dozunu ikiye katlamayız. TRONDHEIM: Ne için? Bir göl dolusu su bile onu geri getiremez. SCULLY: Kesin emin değiliz. Henüz. TRONDHEIM: Ona bir bak! Yeteri kadar suyu onun için ziyan ettik zaten. SCULLY: Sen kimsin ki karar veriyorsun? TRONDHEIM: Hayatta kalamayacağını görmek için doktor olmaya gerek yok. Ama sen ve ben Scully ... sen ve ben ... artık kendimize bakmaya başlasak iyi olacak. (Mulder omzunun üstünden Scully ve Trondheim'e bakar, ama onları duyup
duymadığı açık (Sonra, Mulder uyurken Scully günlüğünü yazmaktadır.) SCULLY: (dış ses) Mulder'ın idrar tahlili, böbreklerinin "ağır
tuz" olarak adlandırdığım (Odanın diğer ucunda, Trondheim gaz lambasını kapatarak uykuya yatar.) (Sonra, dışarısı karanlık, Scully kafasını bir boruya yaslamış uyuklamaktadır.
Uyanır ve SCULLY: Trondheim! Ne yapıyorsun? TRONDHEIM: Dinle şunu. (Kerpetenle su tankına vurur) Ne bu biliyor musun? Bu cenaze çanı. Sadece birkaç galon suyumuz kaldı, belki de daha az. SCULLY: Hepimizi birkaç gün daha hayatta tutmak için yeteri kadar var. TRONDHEIM: Ya da birimizi, kurtarılana kadar. (Üzerine yürür. Scully silahını çeker.) SCULLY: Daha fazla yaklaşma. TRONDHEIM: Ne yapacaksın? Beni vuracak mısın? SCULLY: Trondheim, beni dinle. Donanma nerede olduğumuzu biliyor. Bu
koordinatları (Trondheim yaklaşmaya devam eder.) TRONDHEIM: Istersen beni vur, ama Mulder'ın bir damla daha su almasına
izin vereceğimi (Scully'i odanın dışına iterek kapıyı kapatır, kapı koluna kerpeteni
sıkıştırıp kendini SCULLY: Trondheim! Trondheim! (Scully çılgınca ilerleyerek başka su kaynakları bulmaya çalışır. İçi
sulu bir oyuncak ve MULDER: Nerdeyse defterin bitiyor. Kayıt tutman güzel bir şey. SCULLY: Trondheim kendini arıtma odasına kitledi. Bütün suyu kendine
sakladı. Her yere MULDER: Haydi, sen iç. SCULLY: Hayır Mulder! MULDER: Tek mantıklı seçenek bu Scully. Sen kadınsın. Senin yaşama şansın daha yüksek ve vücudun yağ dokularında daha fazla su biriktiriyor. SCULLY: Senin içmen için daha fazla sebep var. MULDER: Yardım gelene kadar senin daha fazla hayatta kalma şansın var. SCULLY: Yapma böyle, Mulder. MULDER: İnatçı olma, Scully. Haklı olduğumu biliyorsun. SCULLY: Zaten bir şey değiştirecek kadar suyumuz yok. MULDER: Belli olmaz. (Mulder kavanozu ona doğru iter. Scully önce Mulder'a sonra kavanoza
bakar, ardından SCULLY: Hayır. (Metal bir gıcırdamayla beraber gemi sallanmaya başlar. Mulder ve Scully
yere düşerler. SCULLY: Neydi bu? MULDER: Dış gövde sonunda pastan tamemen çatırdamış olmalı. Yani demek oluyor ki şu an su alıyoruz. SCULLY: Mulder... su. (Kavanoz yerdedir, kırılmıştır. Gemiden başka garip sesler gelmeye devam
ederken (Atık odasında, çoğu boru patlamış ve su fışkırtmaktadır. Aniden sular
coşar ve her taraf TRONDHEIM: Ahhh! Açamıyorum! Yardım edin! Yardım edin! Yardım edin! (Oda suyla dolarken kapıyı yumruklamaya ve bağırmaya devam eder. Ardından
sessizlik olur,
14 SAAT SONRA (Mulder, şiddetle titremekte ve Scully günlüğünü yazarken yanında oturmaktadır.) MULDER: Hep yaşlandığımda belki bir yerlere vapur gezisine giderim diye
düşünmüşümdür. (Scully kalemini bırakıp Mulder'a döner.) SCULLY: Mulder ... beni bulduklarında, doktorlar, hatta ailem bile ümidi
kestiğinde, (Mulder kendi tarafına çöker.) MULDER: Çok yorgunum. SCULLY: Uyumalısın. (Mulder'ın alnını okşar.) (Sonra, Scully günlüğünü yazmaktadır.) SCULLY: (dış ses) Ajan Fox Mulder 12 Mart sabahı yaklaşık saat 4:30'da
bilincini kaybetti. (Scully kalemini bırakıp gözlerini kapatır.) (Sonra, kurtarma ekibi gemiye çıkar ve alt güverteyi el feneriyle arar.
Yemekhane bölümünde (Çok sonra, Dr. Laskos, Bethesda Donanma Hastanesi'nde Scully'nin gözüne,
tepkisini ölçmek DR. LASKOS: Ajan Scully? Ajan Scully, beni duyabiliyor musunuz? SCULLY: (homurdanarak) Mmmm. Evet. DR. LASKOS: Sizi kurtaralı 36 saat oldu. Sizi yüksek konsantrasyon filtreli
diyalize (Scully gözlerini açar, yutkunur ve kafasını çok az kaldırır, ama kafası
tekrar yastığa SCULLY: Mulder? Nerde o? (Sağına bakar ve Mulder'ı yandaki yatakta görür, halen baygın vaziyettedir,
ama daha iyi DR. LASKOS: Endokrin sistemi sizinkinden daha kötü durumdaydı. Açıkçası, başarabileceğini sanmıyorduk - ta ki bunu bulana kadar. (Scully'nin günlüğünü gösterir.) İzlenimlerinizi baz alarak ona sentetik hormon tedavisi uyguladık, işe yaradı. SCULLY: Buna neden olan her neyse hala orada. Donanma birimiyle konuşmam lazım. Tuzu analiz etmemiz için gemiyi kurtarmalıyız... DR. LASKOS: Ajan Scully, gemi su alıyordu. Sizi kurtardıktan sonra bir saat içinde battı. (Kuzey Atlantik'in sisle örtülü kapanış görüntüsü) [SON] Çeviren: Sinan SÜER
|
||||
|
||||
Copyright © 1999-2006 TheXFiles-TR
|